fena değil, idare ediyoruz. erkek.

arapsaçı. ona göre normalim. mesafe iyi oluyor. kadın.

iyi. erkek.

gayet iyi. kadın

mesafeli / kötü - kadın

ayrı şehirler nedeniyle senede 1 ay bir arada oluyoruz ondan idare ediyoruz ama tartışmalarımız çok sert.

yani uzakta olduğumuzdan iyi, yakında olsa kötü olurduk. erkek.

gayet iyi. erkek.

orta halli, o kızlarını daha çok seviyor biz erkek çocuklarını yok saymaya özen gösteriyor. erkek 32..

2 yıldır hiç görmedim. ondan öncesinde de yılda bir kere falan görüyordum. annem ve kardeşlerim de görüşmüyor. cinsiyet erkek.

Bazı açılardan çok benzeyip, bazı açılardan da çok zıttız. Yaş ilerledikçe daha eğlenceli bir muhabbetimiz oldu. Erkek.

erkek. 30. meraba meraba. bi de bilgisayarda takıldığı bir konu varsa sorar. o kadar. samimi muhabbet veya duygu belirten cümle hiç duymadım kendisinden.

gayet iyi, kadın.

oldukca iyi ancak lise ve universite'nin baslangic bolumunde ciddi bir iletisimsizlik vardi, ikimizden de kaynakli, sonra buyudukce birbirimizi anlamaya, daha cok konusacak/paylasacak sey bulmaya basladik. kadin.

kotu değil ama bi mesafe var, yıllardır herhangi özel konu veya duygu paylaşımımız pek olmadı, aramızda sorun yok aynı evde yaşıyoruz, mutlu bi aile tablosu ama dediğim gibi yıllardır babamla olan o duvarı bir türlü yikamadik. 21 erkek.

kadın 34.

çok iyidir. sırdasım dostum her seyım o benım
canım babam

çok kötü. iletişim kurmuyorum. onu hiç tanımamış olmayı dilerdim. kadın.

gayet iyi.erkek

Çok severim babamı, o da beni sever. Yine de çatışıyoruz mütemadiyen.

Erkek

görüşmüyorum.
kadın, 31.

Fena değil. Kavga etmiyoruz ama kanka da değiliz.
Kadın.

her ailede olduğu gibi ara sıra bizde de sürtüşmeler olsa da genel olarak iyiyiz. çoğu konuda annemden daha anlayışlı diyebilirim. kadın.

iyi, 27 erkek

29 senedir görmedim, erkek

kendisi ölse mezarına gitmem, görüşmüyorum. Cinsiyet erkek.

(bkz: orospu çocuğu bir babaya sahip olmak/@kimlanbu)

Kötüydü, öldü kendisi. Sevgiyle hatırlayamıyorum bile :(

Kadın

kötü. e.

harika. kadın.
5 yaşından beridir bana birey gibi davranır. fikirlerimi çok önemser. iyi bişey oldu mu hemen beni arar, haberdar eder vs.

Hayatta en cok kavga ettigim insan kendisi,annem bu durumu "iki cambaz bir ipte oynamaz" seklinde acikliyor. Yine de aramız cok iyidir, cok modern, yenilikci ve genç kafalıdır.
Kadın.

eh. aynı evde yaşıyoruz işte, pek sohbetimiz muhabbetimiz yok. benle ilgili çoğu şeyi bilmez.

kadın 22

kötü, erkek

Cok iyi. Kavga da ederiz edebiyle ustrubuyla, harika da barisiriz. En fazla kuslugumuz birkac saattir. Ozledim keratayi :)

Biz de anneden gulmedik :) Kadin.

Babasına aşık kız çocuklarından olmadım ama aramız iyidir. Babam iyi niyetli bir adam. Kadın.

İyiydik.
Adam

Çok yakınız. Kadın, 28.

çok iyi, sağ olsun ve iyi ki var. erkek

Eskiden pek anlasamazdik ama yasimiz ilerledikce aramizdaki sorunlar hallolmaya basladi... bfflige emin adimlarla ilerliyoruz su siralar. 29_m_izmit

iyi iyi maşallah,
kadın.

Cok cok iyi. Kadin

kendimi bildim bileli çok mesafeliyiz; kadın.

kendisinin anasını skeyim. evet

kavga eder barışırız. severim babamı. aileden yana bi sıkıntım yok çok şükür, ara ara delirtmeleri de çok normaldir.

kadın

Aslında aramız iyi olabilirdi, ama kendisi hasta olduğu için hiç iletişimimiz olamadı. Bizi çok sevdiğini ve ağladığımızda hemen üzülüp kıyamadığını bilmek içimi rahatlatıyor, keşke daha fazlası olabilseydi ancak yapacak bir şey yok.
Kadın.

o beni seviyor, bense pek sevmiyorum. iyi bi iletişimiz yok. erkek.

babasına aşık kız çocuklarındanım, küçükken çok sevdiğim ayıma bile babamın adının yamultulmuş halini koymuştum. ben büyüdükçe babam çocuklaştı, pamuk gibiyiz şu an :)

mesafeli / kötü - kadın

dün aramış sevinip geri dönmüştüm meğer işi düşmüş ondan aramış. 5-6 ayda bir alo diyoz o kadar. başka bir ilişkimiz yok. en son 6 yıl önce görmüştüm.

Şurada var bir şey: www.youtube.com

kardeşine sorsan?

Manyok unu baharatlı. Arkasında başka yazı varsa çek yolla, belki nasıl kullanılacağı yazıyordur. Portekizce biliyorum.

eksisozluk.com
manyok unu diye aratabilirsin

@dahili meddah, kız buna tarif etmiş güya ama bizimki yumurta pişirmeyi, çay demlemeyi bie bilmeyen bir eleman, tarif etse neye yarar ki, "ete koyacaksın" diyo bana.:)

en.wikipedia.org
bulgur gibi bisey. etli yemeklerin yaninda bulgur pilavi niyetine kullanabilirsiniz.

Sen portekizce bilmeyebilirsin tamam ama kardeşin kızla nasıl anlaşıyor ? Sorucağın soruları yaz, kardeşine yolla. O da kızarkadaşına sorup, tercümesini sana göndersin...

translate.google.com

dünyagöz altunizade Fatma Öge

DÜnyagöz Altunizade, Dr. Mürüvvet Tüzünalp. Çocuk göz hastalıkları uzmanıdır. Bizim oğlana bebekken konulan yanlış teşhisi farketmiştir. Burdan hürmetlerimi iletiyorum. :)

kulaküstü kulaklık olsun ama dışarıya ses vermesin istiyorsanız 500 liralardan başlıyor. kulakiçi kulaklıklara bakın isterseniz.

@timmie ben de o yüzden 'aşırı' ses vermeyen demiştim. :) kulakiçi kulaklık sevmiyorum. teşekkürler öneriniz için.

Bunun kırmızısını kullanıyorum ben fiyat performans oranı güzel. idare ediyor.

İki teoriyi de basitçe açıklamak ve bazıları buna inanıyor bazıları öbürüne demek en uygunu olur sanırım. Çocuk da büyüdükçe kafasına yatkın olanı seçer. Bir ilkokul çocuğuna tanrıya inanmayı empoze etmek kadar inanmamayı empoze etmek de yanlış bence.

Not: Ateist değilim tanrının varlığına inanıyorum. Anne baba değilim, annem babam ateist değil. Alelade bir insanım. Sadece yapılabilecek sağduyulu hareketin yukarıda yazdığım gibi olacağını düşünüyorum.

açılın ben ateist baba inanan anne çocuğuyum, annem her zaman mantıklı bir çerçevede kendi görüşünü ve babamın görüşünü anlattı, babam ise ''yaaav sktiret bu meseleleri daha adam akıllı şeylere gafa yor'' modundaydı.. yani demem o ki annemin yaklaşımı her zaman daha ılımlı idi fakat sonuç noldu? ben de inanmıyorum. yani nasıl anlatıldığının bir önemi çok fazla yok bana sorarsan, su yolunu bulur derler ya, öyle..

En kökten çözüm müslümanların çoğunlukta olduğu Türkiye gibi bir ülkede çocuk sahibi olmamak olurdu sanırım. En mantıklısı bu görünüyor şimdilik. İleride zaten çocuk yolunu kendi çizer ama arkadaşları ve öğretmenleri çocuğu kafir olarak etiketler ve dalga geçerler. Onu dışlarlar. Çocuk ikiye bölünür. Okullardaki akran baskısını ve aşağılamanın boyutunu tahmin bile edemezsiniz. Gerçekten berbat bir durum.

Şahsen ben çocuğumu çoğunluğun ateist olduğu bir ülkede büyütebilme imkanı yakalayamazsam çocuk sahibi olmayı düşünmüyorum. Gerçi benim çocuk sahibi olmayı istemememin başka nedenleri de var, salt bu değil.

Edit: Ateist olmasalar da ılımlı bir ailenin çocuğuyum. Dindar insanlar değil bizimkiler.

Edit 2: Yukarıda söylemeyi unuttum, çocuk ilkokul döneminde bayağı zorluk çeker. İleride zaten nabza göre şerbet vermeyi öğrenir.

Ben baba tarafıyım.

Bir kere bebeyi tanrı kavramından bahsedecek yerlere götürmüyorum. Kreşye falan bastan soruyorum bu konudaki tavır nedir diye.

Onun dışında çocuk bizim ailede olmayan şeyleri (çarşaf vb) kesinlikle gormüyor bilmiyor. Nadiren ezan okuduğunu duyup anlam vermeye çalışıyor 'amca camide şarkı soyluyor' diyor geçiyorum

Çocuğa belli bir yaştan sonra dini meseleleri açıkça anlatmak gibi bir niyetim var ama dünyanın bir bölümünün bu kadar vahşi olduğunu nasıl anlatırım bilmiyorum.

Dua meselesinde bir iki kere deneme yanılma oldu. Sonra bıraktı o işleri. Benden once kuzen büyüttü çocuk, onlar da dua ile değil çalışarak birşeyler elde edebileceklerini gayet deneme yanılma yoluyla öğrendiler.

Senin görüşlerin berraksa netse çocuğa olduğu gibi anlatmaktan çekinme. Dogru zamanda ogrettiginde anlıyor.

Ben de dindar olmayan ama müslüman bir anne ve baba tarafından yetiştirildim. Babam biraz inançsız sayılırdı hatta, peygambere sübyancı derdi, saydırırdı arada, babannem cehennemden bahsedince de, gidip de dönen mi var anne, nerden biliyon ahahsadaf der gülerdi:) Evde dini öğretilerle yetiştirilmedim dolayısıyla. Sonuç ateistim.

Eşim deist. Çocuklarımızı bu konuda serbest bıraktık, soru sordukları zaman İslama göre böyle böyle, bilimsel açıdan da şöyle şöyle diye anlatmaya çalışıyoruz anlayabilecekleri şekilde. Neye inanıp inanmayacaklarını ya da kendi dinlerini seçmekte özgürler diyelim. Yarın öbür gün biz budist olduk diye gelirlerse şaşırmayız yani.

Okuldaki duruma gelince, müslüman bir ülkede yaşadığımızı ve dini konularda serbestçe her düşünüklerini her ortamda konuşamayacakları bilincini verdik. Bu konunuda farkındalıkları var.

Daha önce şöyle yazmıştım, onu geri getireyim.

Baba tarafım komple ateist (dedeler medeler, vb.), anne tarafım daha bir deist gibi ama bir felsefeye oturtmuş değiller. Çok da varmış yokmuş, umurlarında değil; "Allah varsa, iyi yani. Olabilir, olmayabilir; ne yapalım" ayarındalar. Bir de dede ve nineleri çok az gördüm. Anneannem ve annemin babası ben doğmadan ölmüşlerdi; baba tarafından dedem de ben çok küçükken öldü. Bir tek ağzı bozuk babaannemi birkaç kere gördüm ki, onun da inancı var mıydı, yok muydu bilmiyorum. Kapalı değildi ama başına yarım yamalak bir örtü takardı.

Büyürken garip şeyler yaşadım. Hiç evde din konuşulmadı. Kimse inanıyoruz, inanmıyoruz demedi; Allah'ın lafı açılmadı. Dünya tarihinde böyle bir şey yokmuş gibi büyüdüm. Sonrası travma oldu diyemem ama çok şaşırdığım dönemler oldu. Hiç din öğretmenim de olmadı mesela. İlkokul öğretmenim ateistti; ortaokulda din öğretmeni yoktu. Onun yerine Sosyal Bilimler ve Türkçe öğretmenleri girerdi. Onlarda da çoğunlukla Aziz Nesin, Muzaffer İzgü, vb. hikayeleri okutulurdu, sonra onları tartışırdık. Sadece ilk bir iki hafta dinle ilgili konuşulurdu. Lisede yine din öğretmeni yoktu son sınıfa kadar. Müzik öğretmenimiz din dersine girerdi ve klasik müzik eğitimi verirdi. Hafta sonu konçertolar olurdu. Dönem içinde iki haftada bir konçertolar olurdu. O konçertolara gittipimizde yoklama alınırdı. Kaç konçertoya gidersek o kadar yüksek not alırdık. Okul puanı ÖSS'de önemli olduğu için her konçertoya giderdik. Bir de bu hocaların hepsi sendikalılardı. Genelde müzik derslerinde okulun dertleri, toplum sorunları, vb. konuşulurdu. Son sınıfa doğru da test çözerdik. Bir tek lisede son sınıfta din öğretmenim oldu. O da "Bunlar ÖSS'ye girecek, test çözsünler" diye bırakmıştı bizi. Din derslerinde test çözerdik. Tabii şu an daha yoğun bir din eğitimi var, çocukların bu eğitimle karşılaşmaması imkansız.

9 yaşına kadar dinle ilgili hiçbir şey duymadım. Karşı komşumuz kursa gittiğini söyledi. Biz de ne öğrendin diye sorunca "İmanın Şartları" yazılı bir kağıt çıkardı, onları okudum. Az çok orucu biliyordum sadece. Onu da pide ayı olarak biliyordum. Bir de bizim evde çok net Türkçe konuşulur; Arapça-Farsça kelimeler düzeltilir, babam kızar. O yüzden o kızın okuduğundan bir şey anlamamıştım. Başta iman ne demek onu bilmiyordum zaten. Hani, yarı İngilizce yarı Türkçe bir şey okusa anlardım ama anlamadım. Eve gelince anneme söyledim, o da "Kuran kursuna gitmiştir" dedi. Bir yandan da bulaşık yıkıyordu. Ben de baktım anlamadığım kelime sayısı artıyor, konu da eğlenceli değil, "İyi, peki" deyip konuyu kapattım.

İlkokul 4'te din dersinde Kelime-i Şahadet'ten not almıştık. Öğretmen sınıfta üç kez okuduktan sonra herkesten ezbere söylemesini isteyip not vermeye başladı. İlk başta ağladım, iki yanımda oturanlar biliyordu ama bir o kadar da bilmeyen vardı. Bana başlık bile bir şey ifade etmiyordu. Sıra bana gelene kadar ezberledim. Neyi ezberlediğimi 10 yıl sonra anladım.

Ortaokul'da Tarih-Coğrafya hocasının girdiği derste de arada yarım saat ders kitabından bir şeyler okunuyordu. Orada "Hz. Muhammed son peygamberdir" diyordu. Bir arkadaş parmağını kaldırıp "Allah fikrini değiştirmiş olabilir mi?" diye sordu. Hoca "Allah fikrini değiştirmez" dedi. Arkadaş da "Fikrini değiştirdiyse nereden bileceğiz?" diye sordu. Girdiğimiz en dini muhabbet buydu. Orta 1'de gelen hoca ile hikayelerin arasında "Temiz olalım. Kimseyle dalga geçmeyelim. Yalan söylemeyelim." gibi daha çok ahlaka yönelik anlatımlar yapardı. Bir hafta temizlik konusuydu mesela. Temizlik nasıl yapılır, sabah kalkınca ne yapmalıyız, vb. vardı. Sonraki haftalarda "Kötü durumdaki insanlarla neden dalga geçmememiz gerek" gibi konuları işledik.

Bir de ben kitaplara meraklı olduğum için ders kitabından namaz diye bir şey öğrenmiştim. Bir iki kere elimi kolumu kaldıra kaldıra, toplam üç dua ile namaz kıldım. Evde kendi kendime namaz kılıyordum uyduruktan. Annem gördü, "Ne yapıyorsun" dedi, "Namaz kılıyorum" dedim. Bıyık altından gülerek mutfağa geçti. Birkaç kere kendi kendime namaz kıldım o şekilde. Sonra yaz geldi zaten, top oynamaya çıkmak daha çekici geldi. Hiç kimse inanmamız ya da inanmamamız gerektiğini söylemedi; öylece kendi halime bıraktılar.

Arkadaşlarımla yaptığım en dini muhabbet şuydu: 11-12 yaşındayken mahalledeki 7-8 çocuk oyun oynuyorduk. Konu bir şekilde Allah'a geldi. Bir arkadaşım "Bana Allah'a inanmayacaksın ama Matematik'ten geçeceksin deseler, bana uyar" demişti. Bir kişi "Matematiğe gerek de yok aslında" dedi. Bir iki kişi "Bana da uyar" dedi, bir iki kişi "Bana asla uymaz" dedi; ondan sonra da ne oynuyorsak ona devam ettik. 5 dakikayı geçmedi muhabbet.

Neyin ne olduğunu öğrenmem liseye dayanır. Belki arada küçük şoklar vardır ama hiç travmatik bir şey yaşamadım. Belki şu an unuttuğum bir şey vardır ama bulamadım. Şu an hatırladığım, 8-9 yaşında bir arkadaşımın Allah'ın her şeyi bildiğini ve gördüğünü, her yerde olduğunu söylediğini ve benim de onun üzerine bir süre banyoda üstümü çıkarırken çok çekindiğimi, Allah'a çok ayıp olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum. Baktım, banyolar kompleks bir hal alıyor, 'Amaaan, görürse görsün. Bakmasın' diye düşündüğümü hatırlıyorum. İzmir'de büyüdüm. Çarşaflı hiç görmedim, apartmanda türbanlı bir kişi vardı ama hiç onunla ilgili konuşulduğunu ya da başka biri hakkında dinle ilgili bir konuşma olduğunu duymadım.

'Boşver, inanmıyoruz'dan ziyade 'İster inan, ister inanma. Takıl kafana göre' daha uygun. Eğer dışarıda olan bir şey evde yasaklanırsa daha fazla merak uyandırabilir ve çekebilir. Bazen oturup 'Bazı insanlar inanır, bazıları inanmaz. Buna büyüyünce karar verebilirsin. İstediğinde kararını değiştirebilirsin' demek daha uygun olacaktır. Burada 'Sizin dininiz size, benim dinim banadır' kısmı kitaplarda çok vardı eskiden, hala var mı bilmiyorum.

annem babam ateist. ilkokula başladığımda allah kavramını biliyordum, okulda öğrenmedim. annemler sadece kendi inandıklarının bu olduğunu söylediler, bana inanmam için baskıda bulunmadılar. gerçi bir istisna hatırlıyorum: kedim öldüğünde allah'a sığınmak istemişim, o zaman babam kesin bir dille cennet falan yok demişti. onun dışında annemin okulda allah'a inanmadığımı belli etmememi sıkı sıkı tembihlediğini hatırlıyorum. yine de kendimi tutamadım, o zaman yakın olduğum bir arkadaşıma söyledim, o da bana kızdığı bir anda diğerlerine söyledi. o arkadaşım tarafından dışlandım, diğerleri de en azından garipsedi (ortamı yumuşatmak için "o da insan" demişti biri hatta). neyse bunun dışında bir olay yaşamadım. din derslerinde sinir oldum. arkadaşlarıma hep söyledim dinsiz olduğumu, normalleşsin diye.

ben ateist anneyim.
bizimkilerin anane babane vs kanalıyla müslümanlık hakkında bilgileri oldu. ananem namaz kıldırmış örtü hediye etmiş filan ben işteyken. ben karşı çıkmadım hiç birine. tam tersine öğrensinler istedim. ana sııfında italyan ana okuluna gittiler. o vesileyle hristiyan arkadaşları oldu. aynı çocuklarla kilisenin yaz kamplarına katılıyorlardı. pazar derslerine müslüman çocukları almıyorlardı ben katılmak isterlerse benim çocuklar katılabilirler dedim, yasakmış alamazlarmış. yine de başka inancın kültüre, ailelere, insanlara etkilerini gözlemleme olanağı bulduklarını düşünüyorum.

benim tutumum mümkün olduğunca değişik yaşamlarla tanıştırmak, araştırmaya yöneltmek yönünde oldu. onlar gözlemlediklerini kafalarında kendilerince harmanladılar sonuçlar çıkardılar. ben hemen hemen hiç müdahale etmedim.
müdahalem de mesela okulda ezberletilen duaların meallerini okumalarına yöneltmek gibi şeyler oluyordu.

soruları oluyordu ara ara. cin merak edilen yaşlarda cinleri sordular mesela. ruh çağırma seansları yaptılar ruh gelmedi tabii. işte böyle böyle büyüdüler.

annemin vafatında zorlandım çünkü çok sevdikleri ananelerini kaybetmişlerdi. o bizi görüyormuş demi gibi sorular sordular. gördüğüne inanmak istediler. 7 ve 8 yaşlarındaydılar.

boşver biz inanmıyoruz yerine " bazı insanlar öyle olduğuna inanıyor" şeklinde ifade etmek daha uygun. bırak sorgulasın, debelensin.. işi ne :)

Annem ateist babam deist.
Ablam müslüman ben ateistim.

Hayatım boyunca evde ne bir dua edildiğini duydum,ne namaz, ne ramazan, bir mevlut ne de başka bir şey gördüm.
Kurbanı vekalet vermişler bir kaç kere, duydum.

Bana kimse bir baskı yapmadı hatta bir kac yaz kur-an kursuna gitmemi teşvik ettiler; ben istemedim ve hic gitmedim. sanırım 5-6 yaşlarından beri (yas oldu 35; kendimi bildim bileli) inanmıyorum. Öğrenim hayatımda aldığım derslerde sure de okudum namaz da kıldım gerekliyse. Hic itiraz etmedim. Ailem bu konuda sorulama aciklamalar yaparken "inanmıyoruz" demedi hic. Sanırım okullarda dışlamayayım diye. Incili kuranı ve zeburu okudum. Hep okumami teşvik ettiler. Aklım başına gelince de evde kimin neye ne kadar inandığını çözmüştüm zaten.

Eşim müslüman. Namazını da kılar.
Ben ona ve oruç tutan dostlarıma iftar sofrası kurarım.evlenmeden önce de yapardım. Eşime sahurda bir şeyler hazırlamaya çalışırım arasira. Icimden gelir. Bayramlara da önem veririm. Benim için dini bir gelenek değil ancak ailenin ve dostların toplanması için vesile olmuş güzel bir zaman dilimidir.

Ateist olduğumu eşim bilir. Inanc konusu aramizda konuşulmaz. Tabu degildir,gerek gormuyoruz.Herkes kendi içinde yaşar.

@hayat aklını...ve @buffy +1

Oğlumuz da her ikisini bilecek. Temel dini bilgileri alabilir ancak detaylara girilmesine izin vermem. (Or:cennet-iyilik, cehennem-kötülük ilişkisini bilmesi yeterli. Yasina agir gelecek olan Cayır cayır yananlar ya da huriler gibi detayları ileride ilgilenirse öğrenir. )

Ben de okumasını teşvik edeceğim. Sonra diledigi şekilde yaşayabilir.

Bu kediler güneşe karşı çok hassas ve her gün banyo yaptırılmaları gerekiyor yoksa hastalanıyorlar. Mutant bu hayvanlar, zor hayatları var. Alerji kedinin tüyünden olmuyor. Youtube.da üreticileriyle ilgili bir belgesel izlemiştim her gün hepsini 2 kez yıkıyorlardı şimdi bulamayacağım ama iyi araştırsın düşünsünler.

Alerjiyi kedi tüyün değil, kedi epiteli tetikliyor.

benim de iki, çak.

bir tane "aslansın kaplansın" diyen, bir tane de "s*ktir et sen mi kurtaracaksın dünyayı avel herif" diyen iç sesim mevcut, ikisine de haksızlık etmeden yaşamaya çalışıyorum.

23.

zaman zaman 200-300 oluyor.

bende 5-6 tane var ya. biri çankırı'ya yerleşip fabrikada falan çalışmamı söylerken öbürü "EDEBİYATTA NOBEL KAS KNK" diyor, bir tanesi "para ticarette olum" diyor, birisinin yaşam planı sibirya'ya yerleşmek üzerine kuruluyken diğeri avrupa-amerikacı, "manyak mısın amk sibirya'da ne işin var mal adam" diyor falan. biri "memur ol keyfine bak"çı, diğeri "gerekirse üç sene sokakta yat ama yurtdışı/özel sektör imkanlarını kovala, elinde olanla yetinme, kendine yazık etme" diyor. karışık kafalar. tek bir doğrultuda ilerleyebilsem şu an çok daha farklı bi yerde olurdum muhtemelen ama bir tane beyinle 6 farklı karakteri yönetmeye çalışınca ultimate sığır olarak kalakaldım öyle.

biz de ucluyuz.
biri iyi digeri hakikaten fena.
www.oocities.org

iki tane: biri daima olayların iyi tarafından bakıyor ve "aslında öyle olmamıştır o, üzülme boş yere." diyor, diğeri de mütemadiyen (ki en baskını bu oluyor) "sen ne istedin de yolunda gitti ki? bu da bok gibi olacak. ömrünün sonuna dek ezik kalacaksın." şeklinde olumsuz yorumlar yapıp bütün yaşama arzumu silip atıyor. eminim ilki de diğerine benim hakkımda "enayi lan bu, bundan bir bok olmaz kihkihkih" diyordur. haklılar bence. evet.

İlginçtir ki bazen kafamda başka insanların seslerini canlandırabiliyorum. Oğuz Atay yapıyordu bunu Tutunamayanlar'da. Örneğin okulda bir hocamı sevmişsem, bazı durumlarda onun ses tonunda düşünebiliyorum. Mesela hoca dün derste bana "arkadaşım sen niye konuşuyorsun" dedi, bugün gereksiz konuşan biri için hocanın ses tonuyla içimden "arkadaşım sen niye konuşuyorsun" diye geçirdim. İçimde tiyatrocu yatıyor da işte açığa çıkarmıyorum.

Genelde tek, bazen 2.

Benimki sonsuz galiba, bir sesini duyduğumu bir daha duymuyorum bence, sence? Bence de dedi afsagdsgdgs

bende bir tane var mütemadiyen bana geri zekalı diyor.

siz böyle yazınca bir arkadaşım aklıma geldi. kendisinin iki ismi var, sosyal medya'da bu iki ismi birbiriyle konuşturuyor, tartıştırıyor, sohbet ettiriyor falan. çok gülüyorum okudukça.

benim sanırım 3 iç sesim var. hepsinden de çok memnunum valla :). bazen iki tanesi tek kalana giydiriyor ama olsun, barışıyorlar hemencecik.

@Phoebe haha sakincasi olmasa da paylassaniz keske.

Herkes ciddi mi.benim düz bir tane

Ben de bir tane demeye gelmiştim. Anormal miyim?

Bir iç sesim var. Son zamanlara kadar epey uyumluyduk geçen yıldan bu yana hiç anlaşamıyoruz.

anormal değilsiniz de tek başınıza sıkılmıyor musunuz? ben çok sıkılıyorum.

iki kişilikliyim ikisi de canavar

Bir tane. Dışarıdan kibar, hanımefendi bir kişilik sergilerken iç ses tam bir kamyon şoförü. Olayları yorumlarken
"Ya neolacağıdı amuğa goduğum!!"
"Heh şimdi o dediğini de yaparsam bir süre 'Osur osur ipe diz.' modunda yaşarım."
"Her kuşu sktik bi leylek kaldı." diye konuşuyor :D Çogacayip :)

ben zaten en az 5 kişiyim, saymadım ama hepsinin iç sesi ayrıdır muhtemelen.

1 tane. dışarda ise rutinlerim ve karakterlerim var. içerdekini epey bir eğittim. daha doğrusu aslında akıl hocası olan o. o beni eğitti de bana bu cümleyi kurduracak kadar erdemli. umursamıyor yani. sen öyle san köftehor diyor. işte içerdekinin bağlı olduğu kaynak ise evren. takılma şekli objektif. büyük birlik mi adına ne dersek diyelim işte oradan besleniyor. asıl doğasına göre davranıyor. o olmasa bitmiştim ben zaten...

Bir adım daha arttırıp 'İç sesiniz mi var, vallaha mı?' demeye geldim. Şimdi zorlayınca, iç ses yapacağım diye kasınca bir tane oldu. Daha doğrusu belki iç sesim vardır da, sesli konuşmuyor galiba, farkında değilim. Kafamın içinde 'Şunu yap, bunu yap' diyen bir ses yok. Ya otomatik yapıyorum ya da sesi bastırmışım, bilmiyorum.

Ekleme: İç ses, innervoice tanımlarına baktım. Benimki kafada sesli şekilde olmuyor, daha çok 'Bir his geldi' şeklinde oluyor. Dolayısıyla ya bir tane var ya da birden fazla var ama toplanıp tartışıyorlar, bana ortak kararı bildiriyorlar.

Bu arada kendi kendime konuşurum, plan yaparım ama genelde sesli olur toplu taşımada değilsem

duyuru ahalisi komple şizo çıktı :)

benim iç sesim yok hacı, tek sesli yapıyom asadafg

Benim de iki

i.hizliresim.com

1 tane

iki iç sesim var biri gazlar diğeri aşağılar, ben de orta yolu seslice bulmaya çalışırım.

Benim de iki. Biri yazık sana diyor öteki koy götüne.

Bende sanırım 2, yer yer yoldan geçen arkadaş da dahil olunca 3 tane oluyor. Birisi york dükü, oldukça modern, diğeri tam bir anadolu çomarı; ara sıra "geleneklerimiz, vatan, millet" diyor, o konuşmaya başlayınca 3. de dahil olup "sana mı kaldı, siktir et, saat de geç olmuş yat uyu" diyor.

Benim favorim 1. ama hayatlar anadolu çomarı.

aslında benim sormak istediğim tam olarak cevaplardaki şey değildi.

bir şey düşündüğümde "aslında o cümleyi şöyle kursan daha iyi olurdu" deyip yeniden kuran ya da mesela şarkı söylerken bir sonraki sözü hatırlama anında ondan da sonraki sözü aynı anda hatırlatan ve şarkının akışını bozan bir sesten bahsediyorum ben. hani dexter'da tek iç ses vardır, olanı biteni tek dille anlatır ya, bende bir ses diğerini mütemadiyen takip ediyor. sizde de oluyor mu bu diye merak ettim.

devilred şizofreni başlangıcı olabilir mi acaba :/

seninki içsesten ziyade hızlı düşünme gibi sanki. şarkı sözlerinde olan mesela. eskiler "son söyleyeceğini ilk söylüyo" derler ya onun gibi. devrik cümlecilerin varlığına neden olan durum da bu bana göre. (kendimden biliyom). rakamlarda olduğunda taktim tehir derdik biz. şimdikiler ne diyorlar bilmiyorum.

cocktail mix olarak falan istiyorsanız sex on the beach olabilir. hem yapımız zor değil, hem mixleri bulunuyor.

Cosmopolitan var.

Xuxu var cilekli bi de.

Sangria ya da Dirty Shirley.

Bowie'ninki güzel tabii de Müslüm baba da harika söylemiş yalnız :)

yok, ben dik dik baktım mı onlarda bana bakarsa öyle ya öpesim geliyo(kız olursa) yada kafa atasım

ha bu tip göz içine bakan insanları delirtmek istiyorsan eğer, onlar gözüne baktıkça kaçır, kaçır kaçır çıldırıyolar.

ben insanların yüzüne bile zor bakıyorum genelde yüzünün bi karış sağına bakarak konuşuyorum, özel yüzüne bakmam gereken bi şey söylersem de bi yere odaklanmadan yüzüne genel bakıyorum. Normalde çok hızlı konuşan biriyimdir gözün içine bakarken çok yavaşlıyorum ve yavaş konuşmayı hiç sevmem

Dik dik değil de normal bir şekilde karşımdakinin gözlerine bakarım genelde, daha samimi geliyor.

Insanin gözüne bakarak konuşurum, gözünü ceken yüzüme bakmayanlardan rahatsiz oluyorum. Arkadaşlarimi da cokca uyardığım oldu. Yüzüme bak diye.

Öbür türlü sanki duvara anlatıyorum gibi. Insanin gözüne bakınca daha rahat konsantre oluyorum.

dik bakarsam karşıdaki insanın bakışlarını benden alma özgürlüğünü kısıtlıyormuşum gibi geliyor. ara veriyorum, başkasına bakıyorum. döndüğümde bana bakmıyosa bu kişi anlattığım ilgisini çekmiyor demektir. böylece herkesin ilgisini görmüş oluyorum, anlatacağımı kısa kesiyorum veya devam ediyorum.

anlatan kişiden gözlerimi ayırmamayı seviyorum. boşa anlattığını hissetmemesini sağlamaya çalışıyorum. arada başımla onaylarım falan. dik dik bakmam ama.

ay bunu ben de yapıyorum istemeden. çok rahatsız edici bence karşı taraf için.

Dik dik bakmam. Ama öyle bakan birine denk delirsem aynısını yaparım, ta ki bakışlarını kaçırana kadar.

Dik bakmanın özgüven kaynağı olduğunu düşünmüyorum.

göz teması kurmak özgüven ile birebir alakalıdır, fark etmezsiniz ama vücut dilinde göz temasını sürdüren taraf baskın olandır ve bilinçaltına bu mesajı gönderir.

Anaaam özgüven eksikliğim varmış ya la.:) Ben insanların gözlerinin içine uzun süre dik dik bakamam, personal space lerine girmiş gibi hisettirmek istemem çünkü.Yani uzun süre biri benim gözlerimin içine baksa rahatsız olurum o yüzden karşımdakine de bakammam o şekilde.

Ben mi tuhafım şimdi?

İnstagram - renan öztürk

sefa bilge - instagram

500px
facebook - anadolu fotoğraf dergisi & arab photographers grupları

bi ara fotokritik vardı ama bozdu

Hüseyin Taşkın www.instagram.com instagram, Süha Derbent www.facebook.com facebook

Bir de bu arkadaşın fotoğraf üzerine yazıları gayet iyi. (git: )www.facebook.com

hangi tür :')

www.imdb.com

www.imdb.com

www.imdb.com

pek tür farketmez sadece aksiyon olmasın yeter :)

www.imdb.com

www.imdb.com

The Fall <3

medianeras

m.imdb.com
m.imdb.com
m.imdb.com

I love you phillip morris

www.imdb.com

jet ro tal

Aynısını söylüyorum sanırım. İngilizi İtalyanı Türkü Kürdü Lazı Çerkesi Pomağı Süryanisi, hiçbirisi anlamıyor arkadaşlar :)

hippi değilse bilmez , yeniler zaten bilmez, eskiler bilir.

Çok bilmiyorlar o grubu, ilginç gelmişti bana da bilmemeleri. (bkz: )www.youtube.com

tr.forvo.com

Tercihlerin 19 Eylül'de sonlanacağı yazıyordu. Tercih işlemi bitmeden sonuçlar açıklanmaz. Bittikten sonra da çok süreceğini zannetmiyorum

20 eylül yani bugün

@eagle sürekli check ediyorum, teşekkürler.

Hocam çıktımı size? Bizim 470 puanla çıkmadı :(

bizimki anaokulu içindi, puan da çok düşüktü zaten 350, doğal olarak çıkmadı bize de. önümüzdeki teşviklere bakıcaz artık :)

adaya giderken vapurun batma ihtimali daha yüksek bence.

Dünyada 1 yılda köpek balığı saldırısından ölen kişi sayısı 6 (altı). Neden o şanslı 6 kişiden biri sen olmayasın diyorum.

Tam uzdeniz'in soyledigi gibi bir sey soyleyecektim:)

O zaman su bilgi vereyim, 2015'te DUNYA GENELINDE selfie cekerken olenlerin sayisi kopek baligi saldirinda olenlerin sayisindan fazlaydi. Istanbul degil, Dunya genelinde diyorum bak.
Adada yuzerken birak kopek baligi saldirma ihtimalini, kopek baligini gorme ihtimalin kafana meteor dusme ihtimali kadar derim ben.

Yok yaa camgözdür o. Birşey olmaz.

köpek balıkları nadiren saldırır,saldırırsa da yemez bir ısırık bi kol bi bacak alır gider oda .dediğim gibi çok nadir.

yani insanı tehdit yada yemek olarak görme durumu yok , oyuncu hayvanlar, ha kedi gelmiş eline pati atmış, ha köpek gelmiş oyun için elini ağzına almış,buda böyle bişey ama biraz güçlüler işte.

evet izlediğim kadarıyla büyük beyaz olduğunu söyleyebilirim.

kardes camgoz yavrusu gormusler buralarda,ben 10 metreden fazla acilmiyorum denizde.Fobim var amk birsey olacagindan degil ama , kucukken izlettiler jaws i ,izlettiler mavi korku yu bu hale geldik :(

nolur nolmaz sen cok acilma haci.

solingen alman markası diye biliyorum. baya iyi. birçok yerde var. internetten bile bulabilirsiniz.

kore malı da alabilirsin. çin malından çok daha iyi.

hocam çinmalı deyip itip kaktığın tırnak makasıyla 2006 dan beri ilişkimiz var, markası anchor. migrostan almıştım. adamlar belli bir standartta yaptıktan sonra çeliğin çin malı çon malı olmaz.

kalıdı ki o zamanda 11 lira mı 12 liramı ne vermiştim.

teşekkürler. işlevsel olabilirler ama içine ne kattıkları belli değil. nerde nasıl yaptıkları muamma. tehlikeli bence çin malları. o sebeple sordum.

demirin erime ısısının 1538 derece olduğunu düşünürsek, içine ne koyarlarsa koysunlar yok olacaktır. ha siz uranyum falan koyduklarını düşünüyorsanız eğer evet maliyeti biraz pahalı olucaktır.

777 (three seven) marka kore malı taş gibi alet miss. Gerçek bir tırnak makası. 10 yılı aşkın süredir kullanıyorum. kaybettiğim zaman ayar oluyorum.
d2ydh70d4b5xgv.cloudfront.net

kırtasiye/ tuhafiyelerde belki bulunabilir. fiyatı tırt çin mallarının 2-3 katı olabilir.

çin malında malzeme cinsi,maruziyet süresi ve şekli düşünüldüğünde içine koydukları şeylerin sağlığı çok etkileyeceğini düşünmüyorum. Alaşım kalitesiz oluyor, kesme özelliğini çabuk kaybediyor ve tırnağı keserken eziyor, çapak yapıyor.

Solingen +1

Viktorinox almıştım ben İsviçre'den. Amazon'/dpap vardır.

dedikodu. aka gıybet.

Aşırı övünme - üstünden başından başlayıp ailesinden kocişinden süper zeka çocuğundan kendini ve sahip olduklarını öve öve bitiremeyen tiplere gıcık oluyorum, dinlerken kulağım kanamaya başlıyor neredeyse.

sigara ve sarımsak. ikisini kullanana da pek dayanamıyorum.

bu ikisinin bulunduğu ortamda duramıyorum.

bir de ekşiduyuruda yeni yeni türkçe neferleri. ya eleştirsinler eyvallah ama abartmaya gerek yok.

Ter kokusu,ayak kokusu, ağız sapirdatma,Sürekli geğirme.

Sinirlilik, gürleyerek-bağırarak konuşma, ortalığı yakıp yıktıktan sonra hiçbir şey yokmuş gibi davranma, çirkeflik, şark kurnazlığı, sürekli her şeyden şikayet etme, bir de yabancıların 'drama' dediği devamlı olay çıkarma, bir bardak sudan fırtınalar çıkarma.

sesli sakız çiğnemesi,dişlerinin arasındakileri çıkarmaya çalışırken cik cik sesler çıkarması,bir nesneyi ya da parmaklarını bir yere vurarak ritimli sesler çıkarması.bu seslerden nefret ediyorum.bunun dışında bilim dışı boş sohbetler yapması(alternatif tıp vs.)

Fal, buyu, burc ve turevlerini dalga gecerek degil ciddi ciddi konusanlar, uzerine yorum yapanlara katlanamiyorum. Bilimsel oldugunu iddia ederlerse ortami terk ederim.

bencillikleri.

Bilmedikleri konuda ısrarla hatalı bilgiçlik taslamaları, okumuş insan da olsa sabit fikirli bir cehalet belirtisi. Bu tarz insanlarla tartışmaya girmekten kaçınıyorum.

samimiyetsizlik
sürekli kendinden bahsetme

topluluk içinde sürekli kendi aralarındaki "inside joke"larla geyik yapıp durmaları. bi de bazı insanlar yapış yapış oluyor. havanda olmadığını, konuşmak istemediğini çok net biçimde anladığı halde saygısızlık derecesinde yapışıyor, rahatsız ediyor vs. böylelerinin ağzına zumzuğu çakasım geliyor. neyse ki asosyalim de böyle ortamlara girmiyom.

dunning-kruger sendromu yaşayan arkadaşlar.

Yapmacıklık, gösteriş düşkünlüğü, taklitçilik, ilgi budalalığı, yanılgıyı kabul etmeme, çok ve boş konuşma, mantıksızlık, tutarsızlık, düşüncesizlik, fanatizm, sık küfür etme, sürekli espri yapma çabası vb. şeyler.

1. ağız kokusu
2. faşistlik

Keskulpesent +1

Ek olarak, olmayacak yerde cok kokulu seyler yiyen insanlar varsa direkt uzaklasiyorum.

Saygısızlık, hadsizlik, densizlik, bunlarla paralel terbiyesizlik.

uyuz edici konuşmaları ki bu uyuz olduğum konular çoktur. tek örnek vermem gerekirse tek gecelik veya sevgilisi ile olan cinsel münasebetini gelip çok büyük başarıymış gibi, bir de partnerini ezik görür bir tavırla anlatması.

En cok ben bilirimci, tepeden bakmaci tavir takinanlar.

üçünden biri olacaksa buzbağ.

cumartesı ıgrenc gelmıstı bana

Buzbag tabi ki

buzbağ> güzel marmara > cumartesi
cumartesi'yi çok zorda kalmadıysan alma, içme, önerme

coherence

Psikolojik olarak iyi işlenmiş bir film olan Moon'u beğenmediğinize şaşırdım açıkçası. 2001: A Space Odyssey var izlemediyseniz.

@sttc

izledim.

@jamiro

Moon psikolojik bir film ama çok başarılı işlenmiyor bana kalırsa.

Bugüne kadar neleri izledin bilmiyorum ama moon'u bende beğenmemiştim. Aklıma gelen bir kaç filmi yazdım. Looper, holy motors, sunshine, island, prometheus, predestination

@vogojin, o halde coherence'de daha çok sıkılrsınız diye tahmin ediyorum. bir de Los cronocrímenes deneyin bakalım predestination ve coherence tavsiyesini görünce aklıma geldi.

Zaman yolculuğu temalı bilim kurgu izleyeceksin o zaman. Google zaten öneri sunacaktır

@jamiro

Coherence'i severim, moon sıkıcıdan ziyade yüzeysel geldi bana. Los cronocrímenes ilgi çekici duruyor bir bakayım.

moon'u sevmediysen kolay kolay başka bişey sevmeyebilirsin zira moon oldukça kaliteli bir filmdir.

psikolojik bir şeyler olsun diyorsan la jetee var, brazil var.

son zamanlardaki açık ara en iyi film coherence

Psikolojik diyorsan Tarkovski'nin Solaris ini izlicem.

Mobildeyim editleyemedim "izlemelisin" olacaktı o.

predestination +1

contact.

en küçük bir kısmı uygun değilse bile size söylerler. merak etmeyin.

bence gidebilirsin; kursları oldukça verimli

şimdi halk egitim merkezinde de gördüm. saatleri daha uygun geldi. akşam 6-9 arası. belki ona giderim.

Bazı bölümlere erkek kursiyer kabul etmiyorlar, onu bir araştırın önceden. Malum belediyenin eğitim merkezleri olduğundan mütevellit.

Koliyi sen yapıyorsun işte. Ben Bolivya ya 10 tane kadar kitap yollamıştım çok uygun fiyata gitmişti.

yurtdışına gönderilen kargolara koli diyorlar. yanlış anlamadıysam siz paketliyorsunuz. tabii ücretli veya ücretsiz kutuları pratik hemen yapılabilen koliler var reklamlı onlarla göndermenin mantıgı anca reklam olur başkada bişey olmaz. yüzey'den veya uçakla gitmesi fiyatı değiştirir. buarada turpex hizmeti daha hızlıdır bedava'dan biraz pahalıdır.

aynı şeyden mi bahsediyoruz bilmiyorum ama Kargı göndereceğim zaman sırada beklerken önümdeki kadın kanada'ya en küçük boyuttaki kartonla bir şey gönderip 87 lira ödemişti. benim içim acımıştı orda

Ayrıntıları bilmemekle birlikte bir konuda uyarmak istiyorum ki PTT ile özellikle yurtdışına gönderi yapıyorsanız şubeye gitmeden paketleme yapmayın. İçini açıp bakmadan göndermiyorlar. Kontrol edilebilecek ve sonrasında orada kolayca kapatılacak biçimde paketlemenizi tavsiye ederim.

aynada gördüğümüzle fotoğrafta gördüğümüz aynı değil aslında. aynadan bakınca kendini tersten görüyorsun. ama fotoğraftan bakınca, insanların seni gördüğü halinle görüyorsun.

ben de kendimi aynadan bakınca daha çok beğeniyorum. ikimiz de çirkiniz yani anlayacağın :)

Fotoğraftaki halim için, bu ben olamam diyordum bir zamanlar. Ama fotoğraftaki halimiz gibi görüyormuş insanlar bizi :') Fotomu çekmeyerek çözüm buldum.

@mahone

peki yakından çekilen fotoğraflarda neden beğeniyorum? o da mı ters çekimden kaynaklı dersin? :) yani sadece kendimi tanımak istiyorum. çözemedim kendimi. yakışıklıyım şuyum buyum derdinde değilim :D

Hiç Fotojenik Olmadığını Düşünenler İçin Fotoğraf Çekme Taktiği:

seyler.eksisozluk.com

Fotoğraf iki boyutlu görüntü veriyor,fotolarimizdaki gibi göründüğümüzü sanmıyorum. Yani bir gözünü elinle kapa bak, sonra aynı noktaya kapadiğin gözü açıp bak. Tek gözle gördüğün görüntü fotoğraf gibi iki boyutlu oluyor.

Aynı sorundan ben de mustaribim. Aynada muhteşem göründüğümü düşünürken dur bi' fotoğraf çekeyim diyorum ve sonuç karşısında ağır hüsrana uğruyorum. Umarım insanlar bizi fotoğraflarımızdaki gibi görmüyordur :/

Fotoğrafları bok gibi olan insanları her zaman daha çok sevmişimdir. Piyasaya oynayanlar bence hata ediyor resmini beğendiğin biriyle buluştuğunda alakası olmayan biriyle buluştuğunu görmek büyük hayal kırıklığı.

lösev

Bence yardım isteyen ilkokullar bunların başını çekiyor. Instagram'da @gelecegeisiktut gibi hesaplar bulup o çocuklara yardım edebilirsiniz. Kışın giyecek ayakkabıları dahi olmuyor kimi zaman.

ÇYDD

insan için lösev. hayvan için yukarıda sabitlenmiş gönüllü barınak duyurusu var.
instagramdan sayfa beğenip yardım yapmak bana pek akıllıca gelmedi. türkiye'de yaşıyoruz %70'imiz falan dolandırıcı.

ısrarla ve inatla Pozitif Yaşam Derneği. yanlış anlaşılmak istemem, gönül ister ki hepsine birden yardım edebilelim ama zaten herkes Lösev'e ve bilindik diğer kurumlara yardım ediyor. biraz da HIV pozitifler gibi toplum tarafından dışlanan, hakları hatta varlıkları herkes tarafından yok sayılan insanlara destek olmalı bence.

Bağış yaptığım; Tema, Koruncuk, Bana Göz Kulak Ol.
Bağış yapılası; Lösev, ÇYDD

Nesin Vakfı

Ben düzenli olarak Greenpeace e yapıyorum.

Sifre istiyolarsa dolandiricilik. Net.

kart numarası da istemezler. son 4 rakamını onlar söylüyor zaten lazım olduğunda.

Şifre istenir mi hiç, kesin dolandırıcılık.

Git bi garanti şubesine, oradaki bedava telefondan ara konuş.

yahu arkadaşlar 444 0 333ü aradığınızda.

orada bir bilgisayar sesi kartınız ile şifrenizi istiyor mu?

www.garanti.com.tr

onlar beni aramıyor. ben onları arıyorum.

(bkz: entry nick uyumsuzluğu)

şifre istenmez abi, normalde gerçek banka elemanına "şifremi vereyim mi" diye sorunca "hayır hayır şifrenizi kimseyle paylaşmayın" diyorlar.

küfür et kapat

@kurnaz şunu baştan desene. Bazı bankalar müşteri numarası ve online işlem şifresi ister. Onlar yoksa kart numarası ve şifresi sorabilirler.

müşteri numaranı unuttuysan, şifre tuşlamanı isteyebiliyorlar ama sen yine de git şubedeki telefondan ara. Artık her şeyden işkillenir oldum ben.

yapı krediyi aradığımda hangi kartımla işlem yapmak istiyorsam şifremi giriyorum her seferinde.

444 0 333'ü kendiniz arıyorsanız ne gibi bir dolandırıcılık olabilir ki?

telefon düşer düşmez kart numaranız istenir zaten.

gayet doğru, ne var ki bunda?
kendi müşterisini dolandıracak değil herhalde koskoca garanti bankası.

uzun süredir kullanmıyorum bunları, telefon yönlendirmesi etc gibi farklı olaylardan şüphelendim, bir de an itibariyle yeni scamler çıkmıştır belki. bilmediğimden sordum.

daha önce hiç bu şekilde şifre istenmedi, ondan şeyettim. bende her şeyden işkilleniyorum a dostlar. yarına debeye girecek banka dolandırıcılık entrysi girmiyim diye sordum.

şubeye gidemiyorum azcık uzak arkadaşlar.

santralden otomatik ses kaydıyla istiyorsa sıkıntı yok. "şifremi istiyorlar" deyince canlı kanlı insan istedi sanılmış.

siz aramışsınız ve sistem istiyor, evet oldu bana. Başta kart numarası ya da tckimlik no ya da müşteri numarasını tuşlayın diyor, işleme göre kart şifresini de makine(yapay zeka?) isteyebiliyor.

gözünüzü seveyim bankaya gidin oradan halledin işlerinizi.
her yan dolandırıcı kaynıyor.
devlet aciz, devlet zavallı bir şekilde dolandırıcıları izliyor.
ne bir düzenleme ne bir başka yasa çıkaramıyor.
dolandırıcılar da fetöcü mınagoyyim he.

acik havada havalandirin bir kac gun.

yıkadıktan sonra balkonda güneşte ve rüzgarda kuruyor zaten. çözüm olmadı.

başka?

yumuşatıcı kullanıyor musunuz? parfümlü yumuşatıcılar var, derdinize derman olabilir. yalnız o nasıl bir ter kokusuymuş, tişörte nüfuz ediyor ben anlayamadım gerçekten. acaba sentetik kumaş yerine keten, pamuklu gibi doğal kumaşları mı seçseniz?

Yıkama esnasında sıkıntı var bence. Çamaşır çok yada deterjan az gibi

yumuşatıcı kullanmıyorum. son durulama suyunda kalıp durulanmadığı için beni rahatsız ediyor. deterjan yeterince parfümlü zaten. hem parfümle baskılamak da istemiyorum.

kumaş %100 pamuk zaten. sabah giydiğim tişörtü akşam çıkarıp kirliye atıyorum, birkaç gün giymiyorum. nasıl bir ter kokusu ben de bilmiyorum.

çok deterjan koydum, son durulama suyu bile hala köpürüyordu, yine olmadı. çamaşırı az koydum, rahat rahat yıkansın diye, yok yine olmadı.

aynı tişörtler yazlıktaki başka makinede de yıkandı, sonuç aynı.

böyle zottiri otuyla hombiri kökünü karıştırıp ez, onunla yıka falan gibi bir çözüm arıyorum. zira yapılabilecek her şeyi denedim. tişörtleri günlük giymeyip pijama yapayım dedim, bu sefer de gece rahatsız ediyor. cidden terleyen bir insanım. hormonal bir bozukluğum yok.

Deterjan değiştir, olmadı makine değiştir. Kardeşimde de vardı o sıkıntı, ev değiştirdi düzeldi. Makine mi deterjan mı bilmiyorum o yüzden.

Deterjan al daha pahalı bişey, yumuşatıcı al, bi de kireç çözücü toz al. Bak bakalım işe yarayacak mi.

bir tişörtümü spordan çıkınca terli olarak çantada unutmuştum, leş gibi kokmuş tabi, yıkadık yıkadık çıkmadı. anneme sordum, sirkeli suda beklettik bir süre -sanırım bi 14-15 saat falan- ondan sonra yıkayınca çıktı kokusu. deneyeceksen eğer tam detayları bi tekrar anneme sorarım :) ama işe yarıyor yani.

Kaliteli bir deterjanla doğru yıkanmış bir tişört ıslak bırakılmaz ve hemen asılıp kurutulursa kötü kokmaz. Bu benzin mi yahu. Bence de yıkamada sıkıntı vardır.

aşırı terleme için botox'un çözüm olarak kullanıldığın hatırlatayım. aşırı terleme için yaptırmış ve kurtulmuş insanlar tanıyorum.

bir de ter kokusu yenen yiyeceklere göre de şekil alıyor, malum. bir süre soğan, sarmısak, ve diğer bilimum kokan yiyeceklerden uzak dur bakalım. hatta düzenli olarak tarçın ye, bala karıştırıp yiyebilirsin.

böylece yediğin yiyeceklerin ne kadar etkili olduğunu gözlemlemiş olursun.

Burda öneriler var bakıver. (git: )www.wikihow.com

kuru temizleme?

asiri terleme icin botox +1 mutlaka deneyin
ayrica tisortleriniz uygunsa koltuk alti pedi takabilirsiniz, bir nebze alir teri.

bundan sonraki tişörtlerin ter kokmasını önlemek için kristal deodorant kullanabilirsin.

camasir icin yumusatici gozune beyaz sirke koyuyor cogu insan.

koltuk alti icin de joli fresh var rollon yerine. harika bir sey.

sorun tişörtte değil deo yerine stick kullanın ve bolcana sürün. kokunun sebebi o.

Stick kullan deodorant değil. Rexona stick var migroslarda 7-8 lira cok başarılı. Bi de omo parfumlu deterjan kullan yumusaticidan ziyade.

Çamaşırları kirli kirli uzun süre bekletme.
Sirkeli suya bastır.
Tersten yıka.
Deotak kullan.

benim dekısa süreli programda yıkadığımda polyester içerikli tişörtlerimde oluyor. 40 dereceli ve 1 saatten fazla süreli programlarda koku kalmıyor.

bir de en cok kokan tshirtlerin malzeme iceriklerini bir not al, belki ortak ozellik kesfedersin.

tersten yıkama +1.

ek olarak bence de makinede bir sıkıntı var. bir de makinelerin suda bekletme durulama gibi gibi bir süre suyun içinde beklettikleri programlar var. onları da deneyebilirsiniz eğer varsa. ama ne olursa olsun, eğer materyal kaynaklı değilse makine kaynaklıdır.

haha güldüm cınıııımmm :D:D

bi kaç güne toparlamaz bence.

ya seni çok iyi tanıyanlar dışında kimse farketmiycek zaten. çık dolaş, bişey olmaz. ama bi haftaya toparlar muhtemelen.

bir aya kadar evden çıkmama potansiyelim var. bir haftada filan kurtarmaz mı ya bari? :d

bence kurtarmaz. ama bir haftaya senin gözler alışır, çıkarsın.

yapmayın ya. oluru nedir peki? "yaklaşık şu kadar gün sonra fena hale gelmez." diyemez misiniz?

3 hafta

belki sen büyütüyorsundur meseleyi? sadece kaşları görme imkanımız var mı bir yorum yapalım yabancı bir göz olarak? :D

Caps ver de ona göre yorumlayalım, belki sen alışkın olmadığın için kötü geldi gözüne. bir haftada biraz toparlar bence, yerine gelecekler sıkıntı yok.

Ayrılık acısıyla kaş aldırmak bayağı iyiymiş yalnız. :) Fotoğraf atsana?
Nereden baksan 1 ayı bulur eski halini alması. 15 20 güne kadar alınan yerler dolmaya başlar.

tam dolması 1 ayı alır. azcık dolması için 15 gün.

iyi güldüm yalnız, geçmiş olsun :)

ifşa alalım. :D

Kaşlarımı da aldırıyom yüz maskesi de yapıyom saçlarımı da şekilli kestiriyorum yaşasın metroseksüellik skiiiim tabuları göbekliyim ama sıfatıma bakan bi daha bakıyo ahahaha (erkek kezbanım laan!!)


of iyi rahatladım.

Bişey olmaz hacı rahat ol

almanyaya git, almancıyla rahat anlaşırsın.

Niye yaptin len böyle bi saçmalık? Kaşları görmedim ama 100 metreden belli olur erkeğin kaşının alındığı ve çok pis dalga konusu olursun. Burada kadınlar cevap vermiş galiba bir şey olmaz falan diye kaş aldıran erkek dalga konusudur bizde
Bir de kadına aldırmışsın kesin içine etmiştir

www.youtube.com

kas doldurmak icin kalemler var, cok dogal duruyor, onlardan kullan eski daginik haline getir :)

o kadar abartı bir değişim yok arkadaşlar, sakin. hala buraya yazanların çoğundan daha kaşlıyımdır. çizmedi sonuçta alan kadın da kaşı. biraz fazla temizlik söz konusu sadece. altları almış olması bir tuhaf oldu tabii. tanıyan biri anlar ama tanımayan çok sallamaz diye düşünüyorum şu anki halini.

Komple aldır daha gür çıksın, sorana patlamada yandı de hava at.

ruhen hasta olan arkadaş +1

ayyy panpişş, 2 haftaya bir şeyin kalmaz.

Güneş gözlügü tak disarida. Caps at bir de.

www.youtube.com

joe morello take five davul solosu

Grant ateş Naima

@freebird5406_2 şu an spotify'da bunun farklı bir versiyonunu dinliyordum ilk defa :)

edit: dave brubeck orijinali miş galiba.

Offf mobildeyim yanlış çıktı. Giant steps naima

wes montgomery'nin the incredible jazz guitar albümü falan olabilir.

@little big man, orjinalinde saksafonda paul desmond davulda yine joe morello var, iki versiyonu da güzel

www.youtube.com

www.youtube.com

Pembe Panter.

@bollocks44 ben bunu dinlerim artık 1.5 saat.

gece gece dinlemelik dediğin için şu geldi aklıma,
www.youtube.com

sene olmuş 2016 hala linksiz cevap verenler var, üşenmeyin arkadaş.


www.youtube.com
www.youtube.com

gregory porter
www.youtube.com

karsu
www.youtube.com

miles davis
www.youtube.com

www.youtube.com

Miles Davis hayranı olarak In a silent way:

shhh peaceful www.youtube.com

in a silent way www.youtube.com

Ben nasıl rezervasyon yapıcam ya, turla gitmek istemiyorum :(

www.booking.com

cikiyor ?

@Oscar orası Portekiz'de Cuba diye bir kent. Christoph Colomb un doğduğu yer.

sen git kendi başına bir yer bulamazsan konsolosluğa git.

oitheblog.com

surada gecen otellere bakin

Instagramda paris photo falan diye hashtaglerle bi arayin

İstanbul daki çevreden birini görürsen yol paranı vs vereyim gel çek desen

natali var, hüseyin abi falan var onlar ücretli olarak destek verebilirler. ama tam da emin değilim istersen bi arayıp sorabilirsin.

ilgilenmiyoruz derseler bana kızma

www.beytours.com

@la noix birer ikişer temasa geçiyorum ama duruma bakıyorum işte her türlü bilgiye açığım.

@gözü açık sevişen yahudi: İyi fikir. Bakayım Fransız emekçiler çok fiyat çekerse o da mantıklı bir tercih.

@zugas: akşam evden bi araştırayım, teşekkürler.

Valla her halükarda burdan fotoğrafçı götürsen daha ucuza gelir bence.

benim arkadaslarim turkiye'den cagirdi. daha ucuza, yari fiyatina geldiginden bahsediyordu. hele ki cekimler efsaneydi.

Bir tane grafik tablet iliştirin donanıma eli alışsın :)

ipad pro'nun o işlerde iyi olduğunu söylüyorlardı. pek hakim değilim konuya fakat bir seçenek olarak eklemiş olayım :)

hocam
oncelikle grafikci arkadaslar bize program onerirse
grafik karti ona gore belirleriz.
cunku ekran kartı cok farklı bir olay 300 liradan 3000 liraya gidiyor.

onun disindaki speclerle ilgili mecidiyekoyde tanıdık bir yer var.
size uygun fiyatlı bir kasa toparlayabiliriz.

evdeki monitor ne acaba? model var mı hocam?

@kingcyrax Şu an şehir dışındayım perşembe evde olucam, o zaman model söyleyebilirim. Teşekkürler.

butceniz izin veriyorsa: www.hepsiburada.com

linkteki gibi bir tablet de alin.

ben kucuktum bunun cok daha eski modellerinden istemistim. "napacan, grafik tasarimci degilsin" diye almadilardi.

animasyon programlari konusu pek basit degil.

suradan ucretsiz en iyi programlar listesine bir bakin: www.nyfa.edu

ucretsiz programlari begenmiyorsaniz, piyasadaki programlarin fiyatlari oldukca yuksek. buradan yol gostermem ama malum ortamlardan photoshop cs6 bulup yukleyebilirsiniz. benim simdiye kadar kullandigim en iyi animasyon programi photoshop.

kolay gelsin.

Yok artik abi o kadar da değildir ya.
Çörekotudur o bence.

Mikroskopla bakilsa az cok kaynagi tahmin edilebilir. Yani kumas mi, tepsiden bulasan bir sey mi, bitkisel mi boksal mi seklinde.

Hangi ildesin? Hıfzısıhha lab.a götüreceksin.

gıda konusunda "gıda kontrol lab." bakıyor yani gıda tarım ve hayvancılık bakanlığı. ekmek alıdığınız yeri 174'ü arayıp şikayet edin.

taze soğanı unutmayın. taze nane, nar ekşisi ve minik dilimlenmiş salatalık da çok yakışıyor.

Kaliteli biber salcasi yoksa bi kisir yenmez.

taze soğan, dere otu, kornişon

bol dereotu, bol maydonoz, taze soğan, domates (su saldığı için sonraya kalan olursa ilk tadını vermiyor, es geçilebilir), göbek marul, çok minik küpler halinde doğranmış salatalık, bol ama baymayacak kadar salça, bol limon.

bi de bulgur. :D

Hay allah, bulgur aklıma hiç gelmemişti :p

Taze nane çok yakışıyor. Kimyon karabiber haricinde biraz da yenibahar koyuyorum ben.

havuç

sumak

hahahha haklı sitem. o yüzden çekip gitmeli buralardan

Çok haklısın. Ben de kadın olduğum için mi bana öyle geliyor acaba diyordum. Vallahi zor her yer erkek ve o bahsettiğin tipler çoğunlukta, o yüzden de tehlike alarmı hep açık günlük hayatımda. :(

E öldürün hepsini?

katılıyorum ama kadınların olduğu ortamlarda seviye çok daha düşük belirtiyim.

Haklısın valla ne diyeyim. Ben de o bahsettiğin yayıla yayıla oturan dallamalar yüzünden toplu taşımaya bilemiyorum mesela.

Dans kursuna gidiciiin. Dans kursuna giderken ben kavalye bulmak zordu. Halen de öyledir.

İnanılmaz derecede benimde sinirimi bozuyor bu durum.
Ps:ben de erkeğim

Haklisin da salsa-malsaya gidince de kalite artmiyor ki. O ortamlarda da gereksiz tipler kayniyor.

size öyle gelmiştir belki, arayış içinde olduğunuzdan olabilir. mesela biz bugün tüm gün dışardaydık hiç demedik "öf heryerde erkek var, hiç kadın yok" demedik. bana hiç öyle gelmedi. kadın da vardı erkek de.

gezdiğiniz bulunduğunuz semt de önemli. bağcılarda güngörende her taraf erkek kafası. bebekte eşit oran vardır.

Iste sen cocuklarini ozellikle de kizlarini ozgur yetistir. Disariya ciksinlar kendilerini ifade etmekten cekinmesinler kadin olduklari icin aciz hissetmesinler. Kiz olduklari icin onlari dislama, kizlar anlamaz, kizlar ogrenemez deme. Fiziksel olarak farkli olsak da yeterince ugrastiginda bir kadin bir erkegin yaptigi biyolojik ozellikleri disinda her seyi gerceklestirebilir.

@kelepir İstanbul'da yaşamıyorum efenim. Kıyı şehirlerinden birinde yaşıyorum, belki iç anadoluya doğu anadoluya göre iyidir ama buralar da rezil.

Yurtdışına çıktığımda da şaşırdığım ilk şeylerden biri olmuştu sokaktaki insanların yarısının kadın olması.

Gece gezen biriyseniz evet her taraf erkek. Antalyadayim burda bile her taraf erkek oysaki sokakta daha cok kadinin olmasini beklerdim .

Sehirden sehire degisiyor. Mesela ben canakkaledeyken her taraf tatli tatli kiz artik yeter hic kafa erkek yok mu diyorum ankaradayken hay lanet olsun bu ney lan erkekten gecilmiyor diyorum. Ama haklisin her taraf erkek cogunlugu da fasist seksist saygisiz yavsaklar her gecen gun daha cok batiyorlar.

Not: kadinlarda da boyle tipler yok degil ama daha az belki de o yuzden batmiyor pek.

ben pek beğenmem oyunculuğunu, kehanet filmini hatırlıyorum da, çocuklarını uzaylılar götürüyordu bu da çip gibi bir bakışı vardı arkalarından hiç unutmam :D

sabri gibi o da tecrübe ve ara gazlarla idare ediyor..

Degil ama.coppola nin yegeni.

Oyunculugunu ben de beğenmiyorum. 8 mm. de snuff izlerken abartılı oyunculuğu, Yine bir çok filminde boş boş bakışları filan...

ben de çok beğenmiyorum. oynadığı filmler hep dandik oluyor üstüne. bi snake eyes fena değildi.

değil bence de. yazıldığı gibi genelde dandik filmlerde oynuyo ve acayip mimiksiz bi adam ya.

ben seviyorum. elbette efsane oyuncuların arasında yeri yok ama kendi efsanesi var :D ben filmlerinin de bir kısmını seviyorum, hatta cage olmasa izlenmeyecek bir çok film var asdfg

İyi değil.

Motor olduguna eminim.

Cok uzuldun cok sinirlendin cocugu issiz biraktiginda sosyal hizmetler gelip her hafta cocuga harclik mi verecek,sen evlerine gidip ben cok uzlmus cok sinirlenmistim buyrun bu haftaki 50 liraniz mi diyeceksin.sizin sikayet etmenizle insanlarin ihtiyaclari giderilmiyor.sosyal adalet kahramanligi yapabilmek icin oncelikle sosyal adaletin tesis edilmesi gerekiyor.uzucu ama gercek.

@duptıs 50 lira kazanacak diye el kadar çocuğun motor kullanmasına mı göz yumalım? ben yummam. gitsin babası ek iş bulsun. bizim sucunun yanında da küçük bir çocuk geliyor ama sadece para alıp veriyor, bir şeyler öğreniyor yani. tek başına bu işi yapmıyor. yapmamalı da zaten.

orası neresi bilmiyorum ama anadolu'nun bazı ilçelerinde motorlar epey bi' popüler. ve 10 yaşındaki çocuğun dün motor kullandığını gördüm burada. 15-16 yaşlarındaki çocuklar araba kullanıyor.. kamyonet kullananlar da var.

öte yandan @duptıs'a katılıyorum. bu çocuk işsiz kaldığında babasının aklı başına gelmeyecek.. gidip ek iş bulayım dese, bulurdu zaten. belki de buldu, çalışıyor, ama çocuk kendi istiyor zorunluluktan. çok insan var böyle.. gerçekler bunlar ne yazık ki ve şikayet edip çocuğu işsiz bırakmak da bir çözüm değil. aksine zarar..

ha ama bir devlet olsa, bu insanların ihtiyaçlarını karşılasa, çocuğu bunlara zorunda bırakmasa, o zaman gidin nereye isterseniz şikayetinizi edin. var bu devletler, ama bu anadolu yarımadası'nda böyle bir devlet yok. gerçeklerle yüzleşmek lazım.

Sorun motor kullanmasi mi 20 litre su tasimasimi?bir karar verin.

Babasinin oldugunu nereden biliyorsunuz?

Cocuk da 19 kiloluk yukun altina isteyerek girmiyordur emin olun. Dogru mu? Yanlis. Ama cok uzuldum cok sinirlendimle olmaz o isler.

C1 benim anlatmaya calistigim seyden bahsetmis.hersey uzaktan gorundugu gibi olmayabiliyor.

youtu.be

arkadaşlar anlamak istemiyor herhalde. kimse çocuğun ihtiyacı yoktur, canı istediği için çalışıyordur ya da çocuk çalışmasın demiyor. çalışsın, güzel de bir şey zaten. sorun çocuğun o işi tek başına yapması, onu geçtim motor kullanması. motoru bisikletle bir gördüğünüzü zaten trafiğin haline bakınca anlayabiliyorum da o işler öyle değil. suç suçtur, yasak yasaktır, şikayet edilmelidir, nokta.

Sorun hem motor kullanmasinda hem de kendinden cok daha buyuk isler yaptirilmasinda. Ayrica is boyutu bu kadar buyuk olmasa da cocuk yahu cocuk.

Su getirip gotururken bu cocuk bir kazaya karissa Allah korusun ya. O is oyle olmaz, hayat size guzel, evden konusmasi kolay, poz kesiyorsunuz( nasil bir lafsa) diyenler buyrun siz daha iyisini yapin.

Ortada çocuk emeği sömürüsü var,çocuğu tehlikeli koşullarda altına motorlu taşıt vererek çalıştırmak var. Halen bu normallestirilmeye calistiriliyor.

Alo 170 i arayabilirsiniz. Çalışma ve sosyal güvenlik iletişim merkezi.

para sehven yatırıldıysa, yani beklemediğiniz bir yerden yanlışlıkla yatırıldıysa, banka tarafından geri çekilir.

ancak para, göndermesini beklediğiniz biri tarafından gönderilmiş ve geri çekildiyse, işlemler menüsüne bakın. para karttan mı çekilmiş, banka tarafından mı? bankanın parayı geri çekmesi için de gönderenin bunu talep etmesi gerek.

para beklediğim bir yerden yatmıştı.

öğlen hesap dökümünde parayı gördüm fakat akşam aynı hesap dökümünde paranın girdisi çıktısı da görünmüyor.

karşıdaki kişi parayı da çekmedi. transfer esnasında bankalar arasında sorun çıkmış olabilir mi? zaten başka ihtimal yok gibi.

ya da 2. ve zayıf ihtimal olarak online hesabımda sorun oluştu. atm'ye gidip baksam görebilirim belki ama sanmıyorum bunu.

Vergi borcunuz filan var mı? E-haciz konmuş olabilr ama hesap hareketlerinde görünür o da.

normalde para çekmeler dahil, kredi kartı borcunuz vs. en ufak bir çekimde işlemlere yansıtılır. bence aracı bankalar arasında bir problem çıkmıştır. umarım düzelir.

hiçbir yere otomatik ödemem yok. olsa zaten görünürdü evet.
transfer esnasında oluşan bir sorundan başka bir şey aklıma gelmiyor.
teşekkürler.

arapça kaba bir dil ama bu devirde bilen çok iyi kazanıyor. ben yine böyle kaba bi dili seçmezdim.. aklında yoksa boşver bence. rusça ispanyolca falan öğren.

ya belki ben bu işe çok duygusal bakıyorum ama bir yabancı dil öğrencisi olarak hep söylüyorum: ilgi duymadığınız, sevmediğiniz dil bölümüne girmeyin. bu iş "arapça bilirsem para kazanırım"la olacak şey değil. için dışın arapça olacak, araplarla muhatap olacaksın, arapların şiirlerini okuyacaksın vesaire. istiyor musun bunu? ha bazı insanlar bunlara hiç takılmıyor, takır takır her şeyi "ödev" olarak görüp hallederek mezun oluyor ama ben şahsen bu kafayla dil bölümü okunmaz, okunamaz diye düşünüyorum. gerçi neredeyse her bölüm için böyle bu.

velhasıl ilgin varsa, ilgini çekiyorsa oku. yoksa okuma. puan tutuyor diye arapça okumak ne abi, hayatınızın geri kalanını şekillendirecek bir karar bu. ben çocukken kırmızı fono sözlüğe sarılıp uyuyordum, aradan 10 sene geçti hala ingilizce konuşurken "ben bilmiyom galiba bu dili" diyorum. dil bölümleri "puanım buna yetti" deyip girilecek yerler değil. ilgi şart. hatta çok büyük ilgi şart. ben kendimi hiç kasmam, geçer notu alıp yardırırım dersen o da mümkün elbette ama iş anlamında çok bir şey kazandırmaz. çok adam gördüm rusça mezunu olup da kasiyerlik falan yapan. kimse lisans eğitimini aldığı dili doğru dürüst konuşmaktan aciz birine gidip 10 bin lira vermez çünkü.

Ben Istanbul ün. Arap Dilini ikinci sınıftan bıraktım. Ankara Üniversitesi klasik Yunan dili okudum. Cinsiyetini bilmiyorum ama eğer kadından asla akademik kariyer yapamazsın o bölümde. Kürsü başkanı ve hocaları filan muhafazakar ve cinsiyeti. Özellikle Arap kültürü ve diline bir ilginiz yoksa önermem.

arapların yaşadığı memleketleri gezmeye niyetli değilsen kağıt üstünde çeviri yapmaktan başka neye yarar bilemiyorum, suriyelisi ıraklısı mardinlisinin kelimeleri telaffuz edişi epey farklı, hani müfredt ve okul bu farkları telafi edebiliyo mu ona da bakabilirsin. ama bunların dışında sevgili istiyo diye bir bölüme gitmek, o kısmını bilemedim işte.

Maclaren baston puset almıştık biz. Çok hafif ve güvenli.

Graco ya da Kraft gayet iş görüyor. Kolay katlayabildiğiniz bir modeli almanız iyi olur.

Bebeconfort - maia modeli.
Çok memnunum.

Joie travel sistem. Siddetle tavsiye ederim.

Kanz Kz 4010 Cameron Çift Yönlü Travel Sistem Bebek Arabası

2 kriter önemli;
1- mümkün mertebe hafif olacak.
2- sırt tarafı tam veya tama yakın yatacak.

Biz maclaren xt almıştık. Memnun kaldık. Bunun tentesi de tam kapaniyor.

ben internette alakasız bir video açarken reklamını görmüştüm not aldım telefonuma soran olursa söylerim diye. casual otto trona bebek arabası diye bir ürün var. hem puset, hem bebek arabası, hem oto koltuğu, hem ana kucağı olarak kullanılabiliyor, kullanmayacağınız zaman katlayıp omuz çantası gibi omzunuza atıp götürebiliyorsunuz ve çok hafif bir şeymiş. kısmet olur da çocuğum olursa böyle katlanıp hem kolay taşınabilen, hem yer kaplamayan bir ürün almak istiyorum ben de. fiyatı da 790tl diyordu. kalitesini, güvenilirliğini hiç bilmiyorum araştırmadım hiç fakat videoları var youtube'da, bu da bir seçenek olarak bulunsun :)

aynı sorun bizde de vardı şartlarına birkaç şart daha ekleyip öyle bak istersen:

+ travel sistem mutlaka al yani yeni doğan ünitesi puseti normal bebek arabası şeklinde
+ kılıfı çıkıp yıkanabilir olanlardan al (çünkü bebek bu kusuyor ara sıra hem de hijyen için sık sık yıkamak lazım)
+lastikleri önemli tekerlekler 360 derece dönenden olsun


ben ekonomik olsun diye sunny baby marka almıştım.

Ben de anneyim ve annelerin kafasında felaket senaryoları dolaşır hep, içgüdüsel bir durum ve normal.

Yalnız çocuğa endişesini bu denli yansıtması yanlış geldi bana. Ben de çocuklarıma, açık açık doğabilecek tehlikeleri izah ediyorum yaramazlık yapmamaları için ama ölüm kelimesini böyle doğrudan kullanmam (allah kelimesini zaten hiç kullanmam). Çocukların soyut kavramları anlayabilme yetileri çok farklı zaten.

yani ölürsün falan demese daha iyi ama sanırım yöntem olarak doğru, çocuğa sadece "yapma evladım" demekle bir şey açıklamadan yasaklamak mantıklı değil. yaptığı aksiyonun sonucunda zarar göreceğini anlatmak lazım. hem aklı başında bi çocukmuş anlıyordur. kitaplığın sivri köşesi gelirse ölebilir yani cidden :') prizden bahsetmek bile istemiyorum. çocukta ekstra bi korku falan görmediysen sıkıntı yoktur sanırım. yine de allah ölüyoz cinayet falan diye bağırmazsa daha iyi tabii :')

yol doğru, tavır yanlış.

Annenin kaygisi cocugun da ilerde kaygili bir insan olmasina neden olacaktir. Vahsi senaryolar yerine zarar gorecegini soyleyip biraksa iyiymis. Muhtemelen bu anne boyle devam edecek cocugun yasina gore farkli senaryolar gelistirecek. Cocuk da her davranisinin olumsuz tarafini aramaya, endiselenmeye alisacak ve giriskenlik, sosyal beceriler, bagimsiz bireyselligine olumsuz etkisi olacak.

çocuğum olsa şşt, yapma, dur, cıs, bak polisler götürür, bak doktor iğne yapar, bak teyze kızar sonra (ki en gıcık olduğum da budur. kendin niye laf geçiremiyosun çocuğa da teyzeyle korkutuyon bre kadın) gibi saçma şeylerle korkutmak yerine bişeyi neden yapmaması gerektiğini neden-sonuç bağlamında anlatırdım. ama tabi ölürsün, beynin patlar, her yer vıcık vıcık kan olur, bağırsaklarını yerden toplar torbaya koyarız gibi uçlara varmadan.

diğer taraftan halalık ve diğer gözlemlerim de şunu öğretti ki sen istediğin kadar çocuğu korkut, neden-sonuç ilişkisini açıkla, çocuğun analitik zekasını kuvvetlendir, o çocuk oraya tırmanıp düşmeden oraya tırmanırsa düşebileceğini anlamıyor. bir musibet bin nasihattan iyidir yani. o yuzden gene çocuğum olsaydı büyük tehlikeler dışında çocuğun düşmesine, canının acımasına, üşümesine engel olmazdım.

"anne" ve "abla" ve "babaanne anneanne" olarak tanıdığım, kendiminkiler de dahil bunu yapıyolar. niye olduğunu bilmiyorum, abla ve ihtiyarlar anneye nazaran daha yumuşaklar.

ben de öyle büyüdüm ergenliğim beridir anksiyete nöbetleri geçiririm, tedavi olmaya kalkışmadım iyiyim yani ama o dediğin çocuğa etkisi nasıl olur belli olmaz elbet, şartlar farklı, ırsi özellikler farklı ilh.

Dis macunuyla fircaliyorum ben. Piril pırıl oluyor ama kisa surede yine karariyor. Olmazsa gumuscuye goturuyorum ugrasmiyorum cok.

içinde partiküller (ne olur ne olmaz çizilmesin diye) olmayan bir diş macunu ile hafifçe elimle ovalıyorum. bazı gümüş küpelerim on yıllık, herhangi bir sorun yaşamadım. parlatıyor ve beyazlatıyor. sanırım içinde karbonat olan şeyler de aynı işlevi görür.

antibakteriyel jelle biraz ovalıyorum :)

Amonyaklı cifle ovalıyorum

külle siliyorum, sigara külü bildiğimiz.

Pasta cila ile temizleniyor.

Silgiyle siliyorum. Ciddiyim.

sigara külü. denenmiştir.

şu yöntemleri nasıl uyguladığınızı anlatsaydınız ya bi de :/

bildiğin kadife ile siliyorum ben yada pamuklu bezle parlıyor yine.

onden caps olmadan bir sey diyemeyiz.

2